İlahi kitaplar ve sayfalar
Cenab-ı Hak insanlara emir ve yasaklarını duyurmak için peygamberlerden bazılarına kitap, bazılarına da suhuf göndermiştir.

İlahi kitaplar ve sayfalar
Kitaplara iman
Soru: Kitaplara iman ne demektir?
Cevap: Kitaplara iman, Allah’ın vahiy yoluyla bazı peygamberlerine birtakım kitaplar gönderdiğine ve bu kitapların içinde bulunan şeylerin doğru ve gerçek olduğuna inanmak demektir.
İlahi kitaplar ve sayfalar
Cenab-ı Hak insanlara emir ve yasaklarını duyurmak için peygamberlerden bazılarına kitap, bazılarına da suhuf göndermiştir.
Sayfalar anlamına gelen suhufun sayıları ve indirildikleri peygamberler şunlardır:
10 sayfa Hz. Adem Aleyhisselâm’a
50 sayfa Hz. Şit Aleyhisselâm’a
30 sayfa Hz. İdris Aleyhisselâm’a
10 sayfa Hz. İbrahim Aleyhisselâm’a indirilmiştir
Dört büyük kitap ve indirildikleri peygamberler ise sırasıyla şunlardır:
Tevrat: Musa Aleyhisselâma
Zebur: Davud Aleyhisselâma
İncil: İsa Aleyhisselâma
Kur’an-ı Kerim: Hz. Muhammed (s.a.v) e indirilmiştir.
ilahi kitaplar ve sayfalar
TEVRAT
Dört ilâhî kitaptan birincisi olan Tevrat, Musa (a.s) ya gönderilmiştir.Buna Ahd-i Atik da denir. Bu gün elde bulunan Tevrat’ın Hz. Musa’ya nazil olan ilâhi kitabın aynısı olduğu söylenemez. Çünkü sonradan birçok ilâve ve çıkartmalar yapılmış bir kitap haline gelmiştir.
tevratın üç meşhur nüshası vardır ve şunlardır:
1) Yahudiler ve protestanlarca kabul edilen İbranice nüsha.
2) Roma ve Doğu kiliselerinde kabul edilen Yunanca nüsha.
3) Samirilerce kabul edilen Samirice nüsha.
Bu nüshalar karşılaştırıldığında aralarındaki önemli farklar hemen görülür. Bu da Hz. Musa’ya Allah tarafından gönderilen Tevrat’ın asıl nüshasının mevcut olmadığını gösterir.
ZEBUR
Dört ilâhî kitaptan ikincisi olan Zebur Hz. Davud’a gönderilmiştir. Zebur, bugün Ahd-i Atik içinde mezmurlar (Zebur surelerinden her biri.) adıyla yer almıştır. Müstakil bir Zebur kitabı mevcut değildir. Bu nedenle Zebur hakkında fazla bilgi bulunmamkatadır.
Halen Yahudi sinagoglarında veya kiliselerde söylenen ilâhîler arasında rastlanan mezmurların Hz. Davud’a isnadı kesinlik taşımaz.
Biz Zebur’a Hz. Davud’a geldiği şekliyle inanmakla yükümlüyüz. Zebur, hep öğütlerden, iman esaslarından ve dualardan ibaretti. Şeriata ait hükümler kapsamıyordu.
İNCİL
İlâhi kitapların üçüncüsü olan incil Hz. İsa’ya indirilmiştir. Bugün Hristiyanların elinde bulunan ve Ahd-i Cedid adını taşıyan kitaplar Hz. İsa’ya Allah tarafından gönderilen İncil değildir.
Halen hristiyanların elinde birbirini tutmayan Luka, Matta, Yuhanna ve Markos isimli şahıslar tarafından yazılan dört İncil vardır.
Bunların dışında daha pek çok incil ortaya atılmışsa da Hz. İsa’dan 325 yıl sonra İznik’de toplanan ruhanî meclis tarafından diğerleri yakılmış sadece bu dört tanesi bırakılmıştır. Bu durum, Allah tarafından Hz. İsa’ya gönderilen İncilin asıl nüshasının mevcut olmadığını apaçık göstermektedir. (el- Akidetu’l-lslâmiyye, s. 465.)
KUR’AN-I KERİM
Kur’an, sözlük manasıyla, okumak anlamına gelir. Terim olarak Kur’an, hem dünyada hem de ahirette insanı mutlu kılmak gayesiyle Allah tarafından Cibril adlı melek aracılığıyla Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) e gönderilen son ilâhi kitabın adıdır.
Kur’an, Hz. Muhammed (s.a.v)in 23 yıllık peygamberlik hayatı boyunca peyderpey ayet ve sureler şeklinde nazil olmuştur.
Kur’an-ı Kerim, Peygamberimize indirildiği andan itibaren yazılmaya ve ezberlenmeye başlanmıştır. Peygamber Efendimizin vefatından sonra Hz. Ebu Bekir’in hilâfeti döneminde bir kitap haline getirilmiş ve Hz. osman zamanında çoğaltılarak eyaletlere gönderilmiştir.
Böylece, okuyuşta birlik sağlanmıştır. Okumayı kolaylaştırmak için Kur’an’ın metinlerine daha sonra hareke, nokta ve işaretler konulmuştur. Kur’anın kelime sonlarını ilk harekeleyen, Ebu’l-Esved ed- Duelî’dir.
Nüzulünden 14 asır geçmesine rağmen Kur’anda en ufak bir değişiklik olmamıştır ve kıyamete kadar da olmayacaktır. Zira Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor: Doğrusu Kitabı biz indirdik. O’nun koruyucusu elbette biziz. (Hicr, 9.)
Kur’an, birçok bölümlere ayrılır. Besmele ile başlayan bölümlere sure denir. Kur’an da 114 sure vardır. Tövbe suresinin dışında sureler birbirinden besmele ile ayrılırlar. 100 ayetten uzun olan surelere Tıval, 100 ayet civarında olanlara Miûn, 100 ayetten az olanlara Mesani, çok kısa olanlara da Mufassal adı verilir.
Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi Fatiha, son suresi Nâs’tır. En uzun suresi 286 ayetten ibaret olan Bakara, en kısa suresi ise, üç ayetten ibaret olan olan Kevser süresidir.
İki durak arasında cümle mesabesindeki metinlere de ayet denir. Manası kolaylıkla anlaşılan ve tek manası olan ayetlere muhkem, birçok manaya ihtimali olan, bu manalardan birine tayin edilebilmek için harici bir delile ihtiyacı olan ayetlere de müteşabih denir.
Ayetlerin toplam sayısı hakkında ihtilâf edilmiştir. Bu ihtilâfların şüphesiz ki herhangi bir ayetin ilâve edilmesi veya herhangi bir ayetin çıkarılmış olmasından ileri gelmiş değildir.
Bu ihtilâfın nedeni, bir metnin, bir cümlenin bir veya birden fazla ayet kabul edilip edilmemekten, huruf-u mukatta’aların tam ayet sayılıp sayılmamaktan ve sure başlarındaki Besmele lerin her sureden ayet sayılıp sayılmamaktan ileri gelmektedir.
Küfe ekoluna göre ayetlerin sayısı 6236, Basra ekoluna göre 6205 tir. Ayetlerin sayısında başka değişik görüşler de vardır. Ülkemizdeki mevcut mushaflarda ayetlerin sayısı Küfe ekoluna göredir. Yani 6236 dır.
Hicretten önce nazil olan ayetlere Mekkî, hicretten sonra nazil olanlara da Medenî denir. Kur’an-ı Kerim, iki kapak arasında bulunan sayfalar itibarıyla
30 eşit bölüme ayrılmış ve her bölüme cüz denilmiştir. Her cüz de 4 hizbe ayrılmıştır. Bu durum okumada kolaylığın sağlanmasına vesile olmuştur.
Kur’an, insanlığa doğru yolu göstermenin ve müslümanların kutsal kitabı olmanın yanı sıra, Hz. Muhammed (s.a.v) in peygamberliğinin en büyük mucizesidir.
Kur’an, inanarak okuyanlar için bir rahmet ve şifa kaynağıdır. Yolların en doğrusu, Kur’an yoludur. Kur’an okuyanın kalbi nurlanır. Zira Kur’an Allah’ın kelâmıdır.
Kur’an okumanın fazileti hakkında Peyamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Sizin en faziletliniz Kur’an okuyan ve öğretendir. (Tecrîd-i Sarîh, 11/42.)
Kur’an-ı Kerim hem lafız hem manasıyla Allah’ın kelâmı olduğu için tam olarak tercüme edilemez. Ancak, herkes anladığı nisbette tercüm etmeye çalışır. Bunun içindir ki Kur’an tercümeleri, sadece tercüme değil, tercüme ve meal diye isimlendirilir.
Kur’an-ı Kerim’i aslî harfleriyle okumak, onu ezberlemek ve onunla amel etmek her müslümanın ideali olmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’i, Lâtin harfleriyle sıhhatli bir şekilde okumak mümkün değildir. Çünkü Kur’an alfabesinde bulunan bazı harflerin karşılığı lâtin alfabesinde yoktur.
KUR-AN’I KERİM’DEKİ SURE İSİMLERİ
İlahi kitaplar ve sayfalar
Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V)
Peygamberlik Sırası