Sesli Kuran-ı Kerim
Çok Okunuyor

Necm Suresi (53.sure)

Sahib kelimesi daha çok, uzun süre birlikte olmuş kişiler hakkında kullanılır; dilimizdeki "sohbet" kelimesi de aynı kökten türetilmiştir

Necm Suresi

Kuranı Kerim’in 53.suresi olan Necm Suresi. Mekke’de inmiştir. 62 ayettir. Sureye, Kur’an’ın önemli hususlara dikkat çekerken kullandığı bir üslup olan kasem (yemin) ifadesiyle başlanmakta, Hz. Peygamber ve Kur’an hakkındaki asılsız isnatlar kesin bir dille reddedilmekte, onun yolunu şaşırmış bir insan olmadığı gibi kişisel ihtiraslarıyla da hareket etmediği, vahyin ve aklın icaplarından sapmadığı belirtilmektedir.

Bu özlü anlatımla, onun içten veya dıştan gelebilecek olumsuz etkilere karşı ilahi koruma altında bulunduğu gerçeği pekiştirilmektedir.

Ayette “bu arkadaşınız” anlamındaki sahibüküm tamlamasının kullanılmış olması, muhatapların Hz. Peygamber’i yakından tanıdıklarını (Şevkani, V, 122), yıllar yılı onun ne kadar erdemli, makul düşünen ve ölçülü hareket eden bir insan olduğunu gözleriyle gördüklerini hatırlatması açısından oldukça manidardır.

İlgili Makaleler

Zira sahib kelimesi daha çok, uzun süre birlikte olmuş kişiler hakkında kullanılır; dilimizdeki “sohbet” kelimesi de aynı kökten türetilmiştir (Allah’ın yemin etmesi ve Kur’an’da yer alan kasemler konusunda genel bilgi ve değerlendirme için bk. Zariyat 51/1-6).

İlk ayette yüce Allah necm üzerine yemin etmiştir. Mealde “yıldız” şeklinde çevrilen necm kelimesinin sözlük anlamları, Kur’an’daki kullanımları ve bağlamı dikkate alınarak bu kelime için değişik yorumlar yapılmıştır. Bunları şöyle özetlemek mümkündür:

A) Belirli bir yıldızla sınırlı olmaksızın, yıldız olarak nitelenebilecek gök cisimleri.

B) Süreyya (Ülker) yıldızı: Araplar necm kelimesini daha çok bu anlamda kullanırlardı.

C) Zühre yıldızı: Bazı Arap kabileleri bu yıldıza taparlardı.

D) 49. ayette geçen Şi‘ra yıldızı.

E) Hz. Muhammed: Kelime burada mecaz anlamında kullanılmıştır.

F) Kur’an-ı Kerim veya o ana kadar inmiş olan kısmı: Ara ara, parça parça verilen şeyin her defasında verilen miktarına necm denir; dolayısıyla burada Kur’an’ın tedrici olarak, parça parça indirilme özelliğine işaret edilmiş veya Kur’an’ın o ana kadar gelen kısmı kastedilmiş olabilir.

G) Gövdesi olmayan bitkiler: Rahman suresinin 6. ayetinde kelime bu manada kullanılmıştır. Ayette geçen heva fiili “inme, meyletme, düşme, yukarıya yükselme” manalarına gelir; belirtilen yorumlarda, daha çok “inme” anlamı esas alınmıştır.

Mesela “necm” yıldız olarak kabul edilince ayette, belirtilen yıldızın veya genel olarak yıldızların ufuktan inişinin, düşüşünün kastedildiği yorumu yapılmıştır, ki böylece gök cisimlerinin sukut (kütle çekimi, gravitation) kanununa tabi olduklarına dikkat çekilmiş olmalıdır; ancak yıldız için bu fiilin hem doğmayı hem batmayı ifade etmesi mümkündür.

Öte yandan, bu ifadeyle yıldızların kıyamet gününde sönüşüne veya dağılışına işaret edildiği kanaatini taşıyan müfessirler de vardır. Burada Kur’an’ın veya o ana kadar gelmiş kısmının kastedildiği düşünüldüğünde de, vahyin inmesi esnasında tecelli eden ilahi irade ve olağan üstülükler üzerine yemin edildiği söylenebilir.

Yine, Hz. Muhammed’in kastedilmiş olabileceği yorumunda, onun mi‘racdan inmesi veya mekanın üstüne (fizik ötesi aleme) yükselmesi açıklamaları yapılmıştır. Necm kelimesinin “gövdesiz bitki” manası esas alındığında ise bu fiille birlikte kullanılması, otların yükselip yere yatmasına yani baharın iyice belirgin hale geldiği döneme işaret şeklinde açıklanmıştır
(Taberi, XXVII, 40-41; Beyzavi, VI, 98-99; Şevkani, V, 122; Elmalılı; VII, 4569-4570)

Rahman ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

  1. Battığı zaman yıldıza andolsun ki;
  2. Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı.
  3. O,arzusuna göre de konuşmaz.
  4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
  5. Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.
  6. Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu:
  7. Kendisi en yüksek ufukta iken.
  8. Sonra (Muhammed’e) yaklaştı,(yere doğru)sarktı.
  9. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
  10. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.
  11. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
  12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
  13. Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,
  14. Sidretü’l-Münteha’nın yanında .
  15. Cennetü’l-Me’va da onun yanındadır.
  16. Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.
  17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
  18. Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
  19. Gördünüz mü o Lat ve Uzza’yı?
  20. Ve üçüncüleri olan ötekini, Menat’ı.
  21. Demek erkek size, dişi O’na öyle mi?
  22. O zaman bu, insafsızca bir taksim!
  23. Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
  24. Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır?
  25. Ahiret de dünya da Allah’ındır.
  26. Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.
  27. Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.
  28. Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
  29. Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.
  30. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir.
  31. Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah’ındır. Bu, Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandırması içindir.
  32. Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
  33. Gördün mü arkasını döneni?
  34. Azıcık verip sonra vermemekte direneni?
  35. Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?
  36. Yoksa kendisine haber verilmedi mi? Musa’nın sahifelerinde bulunan,
  37. Ve ahdine vefa gösteren İbrahim’in( sahifelerinde bulunan şu gerçekler):
  38. Gerçekten hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.
  39. Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.
  40. Ve çalışması da ileride görülecektir.
  41. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.
  42. Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.
  43. Doğrusu güldüren de ağlatan da O’dur.
  44. Öldüren de dirilten de O’dur.
  45. Şurası muhakkak ki erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.
  46. (Rahime) atıldığı zaman nutfeden.
  47. Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir.
  48. Zengin eden de yoksul kılan da O’dur.
  49. Doğrusu Şi’ra yıldızının Rabbi de O’dur.
  50. Ve şüphesiz ki önceki ad kavmini O helak etti.
  51. Semûd’u da (O helak etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
  52. Daha önce de çok zalim ve pek azgın, olan Nuh kavmini (helak etmişti).
  53. Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı.
  54. Onların başına getireceğini getirdi!
  55. Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.
  56. İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
  57. Yaklaşan yaklaştı.
  58. Onu (vaktini) Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur.
  59. Şimdi siz bu söze (Kur’an’a) mı şaşıyorsunuz?
  60. Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
  61. Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!
  62. Haydi Allah’a secde edip O’na kulluk edin!

Necm Suresi
Peygamberlik Sırası
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?

Antika ve Porselen Tamiri | Antika Hastanesi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu