İbn’i Cezzar ve cüzzam hastalığı,
İbn’i Cezzar onuncu yüzyılın sonlarında yetişmiş ünlü müslüman tabip. İsmi Ahmet bin İbrahim bin Cezzar olup,künyesi Ebu Cafer’dir. İbn’i Cezzar diye ünlü olmuştur.
Kayravan’daki evinde açtığı eczanesinden, muayene ettiği hastalara gerekli ilaçları hazırlatıp verirdi.Birçok yerleri gezip, gezici doktorluk yaptı. Bu vesile ile Kuzey İtalya, Güney Fransa ve Kuzey İspanya sahillerine kadar gitti.
Müslüman Doktor olan Tunuslu İbn’i Cezzar’ın bin yıl önce Cüzzam’ın yani Lepra’nın teşhisini yaparak, tedavi yönetimini bulan İbn’i Cezzar “Cüzzamlıların ölümle baş başa olduğu devirlerde bu Müslüman doktor çıktı. Bu dehşetli hastalığın teşhisini yaptı, sebeplerini inceledi ve tedavi şekillerini gösterdi. İbn’i Cezzar cüzzamlı hastalara diğer hastalardan ayırıp özel bir tedavi uyguladı. O devirlerde kilise bile cüzzamlılara kapısını kapatıyor, Cüzzam hastalarını bir çukura koyuyor, sonra da ıssız bir adada ölüme terk ediyordu. Fransa’da ise kilise cüzzam hastalarını aforoz ediyordu”dedi.
Orta çağ Avrupa’sında cüzzam hastalığı ölümle eşdeğer görülecek nitelikte bir durumdu. Bir bireyin cüzzam rahatsızlığına yakalanması onun kilise üyeliğinden bile atılmasının temel gerekçesiydi.
Tedavi etmek bir yana ölüm ritüelleri eşliğinde hastalığa yakalanmış kişi adeta ölmüşçesine gerekli törenler yapılıyor, hasta kişi açılan bir çukurda papazlarca üstüne toprak atılıp dualar okunmak suretiyle deyim yerindeyse toprağa gömülüyordu. Çukurdaki ölüm ritüelleri sona erdikten sonra hasta kişi ıssız bir adaya bırakılıp adeta ölüme terk ediliyordu. Issız adalara hapsedilen cüzzamlılar hastalıktan şans eseri ölmeseler bile açlıktan veya susuzluktan ölüme yenik düşüyorlardı.
Böylesi bir tablo Avrupa’ya hatta dünyanın çoğuna hükmederken kararlı bir hekim olan İbn’i Cezzar bunu değiştirmek için yola koyulmuş işe Cüzzamlı hastalar için ayrı hastaneler kurup tedavilerine orada devam ederek başlamıştır. İlk olarak kendi evinde ilaçlar yaparak ilk eczanesini kendi evinde kurduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.
Buhârî ve Ahmed İbn Hanbel’in rivayet ettiği bir hadiste Efendimiz şöyle buyuruyorlar: ”Aslandan kaçtığın gibi cüzzamlıdan uzak ol”
İbn’i Cezzar’ın tüm bildiklerini ilim dünyasının faydalanabileceği bir kitapta topladı. “İbn’i Cezzarın en önemli özelliklerinden biri ceylan derisi üzerine yazdığı ve ağırlığı 12 bin tonu bulan yazılarıdır. Kütüphanesindeki kitapların ağırlığı ise 10 tondur. Onca kitaptan ve seyahatlerinden edindiği bilgileri, ‘Fakirler için Seyahat Kitabı’ adı altında toplamış ve tıp tarihinde çığır açmıştır. Fakat mütercimlik yapan bir kitap korsanı olan Konstantin bu eserleri çalıp ‘Viaticum’ adı altında kendisine mâl etti. Bir süre sonra Sicilyalı mütercim Demetrius bu eserin İbn’i Cezzar’a ait olduğunu ortaya çıkardı.
İbn’i Cezzar, bütün İslâm âleminde tıp ve eczacılık üstadı olarak çok meşhur olmuş ve eserleri elden ele asırlarca dolaşmıştır. Endülüs’te yetişen âlimlerin bir çoğu ondan ders aldı. Meşhur müslüman tabip ve cerrah Ebü’l-Kâsım Zehravî, eserlerinde ondan istifâde etmiş ve onu hürmetle zikretmiştir. İbn’i Cezzâr’in eserleri dünyânın muhtelif kütüphanelerinde dağınık bir hâlde bulunmaktadır. Eserleri henüz tam anlamıyla ve muhtevalı bir tetkike tâbi tutulmuş değildir.
Antika ve Porselen Tamiri Antika Hastanesi