Adab-ı S.Abdulhakim el Hüseyni-Minhacü's seni

Mürşid-i Kâmil

Peygamberlerin vefatından sonra bu görevi, onların vârisi ve ilmiyle amel eden âlimler ve kâmil mürşidler üstlenir.

Mürşid-i Kâmil

İnsanların yaratılış amacı kulluk yapmaktır ve kulluğun en üst derecesi Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmektir.
Bu dereceye ulaşmak ancak nefis tezkiyesi (arınması) ile mümkündür.

Nefis tezkiyesi ise peygamberlerle gerçekleşir, çünkü Allah müminlere kendi içlerinden, onları arındıran, kitap ve hikmet öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur.

Peygamberlerin vefatından sonra bu görevi, onların vârisi ve ilmiyle amel eden âlimler ve kâmil mürşidler üstlenir. Ancak bu işin bazı şartları ve adapları vardır. Bir insanı ancak, kendisine silsile yoluyla izin verilmiş, nefsin hilelerini ve diğer şartları bilen kâmil bir kimse irşad edebilir.

İlgili Makaleler

Metnin devamında, kâmil şeyhin kim olduğu, sahip olması gereken şartlar ve kâmil bir şeyhe intisabın (bağlanmanın) gerekliliği Kur’an, Sünnet ve âlimlerin sözlerinden delillerle açıklanmaktadır.

Şeyh ve Mürşid-i Kâmil Kimdir?

  • Tanım: Sözlükte “yaşı ilerlemiş ve yaşlı kimse” anlamına gelir. Tasavvufta ise
    “mürşid-i kâmil” ile eş anlamlıdır. İstılahi Anlamı: Şeriat, tarikat ve hakikat ilimlerinde kemale ermiş, nefsin hastalıklarını ve ilaçlarını bilen, hidayete vesile olan, bu konuda terbiye etme derecesine ulaşmış kimsedir.
  • Seyyid Ahmed er-Rifâî’ye göre şeyh: Sana nasihat edip anlamanı sağlayan, rehberlik eden, elinden tutup kaldıran, seni Kur’an ve Sünnet’e bağlayıp bidatten uzak tutan, zâhiri ve bâtını şeriat olan kimsedir.

Kâmil Şeyhin Sahip Olması Gereken Şartlar

Tasavvuf âlimleri, insanları irşad edecek kişinin bazı şartlara sahip olması gerektiğini belirtmiştir. Bu şartlara sahip olmayan birinin irşad konusunda yetkili olamayacağı ifade edilmiştir.

  • İbn Ömer’e Tavsiye: Resulullah (s.a.v.) İbn Ömer’e dini ve şeriatı salih ve takva sahibi âlimlerden öğrenmesini tavsiye etmiştir.
  • Nefis Terbiyesi: Az uyku, az konuşma ve az yemekle nefsini güzelce terbiye eden kişidir.
  • Güzel Ahlak: Basiret sahibi bir şeyhe tâbi olarak sabır, şükür, tevekkül, cömertlik, kanaat, tevazu ve ilim gibi güzel ahlakları meleke haline getirendir.
  • İlahi Işık: Bu duruma geldiğinde Resulullah’ın kendisine uyulabilecek nurlarından bir nur olur17. Ancak bu özelliklere sahip kişiler nadirdir ve çok kıymetlidir.
  • İmam Âlûsî’ye göre: İbadetlerin zorluğuna ve imtihanlara karşı sabretmek, arzulara karşı nefsini tutmak ve ayetlere kesin bir şekilde iman etmek gibi özelliklere sahip olmalıdır. Bu özelliklere sahip olmayan mürşidlik iddiacısı sapkın ve başkalarını da saptırandır.
  • İmam Şa‘rânî’ye göre: Zâhiri ve bâtınî yolda cahil bir kimseye tâbi olmak caiz değildir. Ayrıca, bir fakih tasavvuf ehlinden birine katılmak isterse onu gözlemlemeli; söz ve davranışları Kur’an ve Sünnet’e uygunsa onunla beraberliğini sürdürmeli, değilse ona nasihat edip yanından ayrılmalıdır.

Kâmil Bir Şeyhe İntisabın Gerekliliği

Kâmil bir şeyhe bağlanmanın gerekliliği Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve âlimlerin sözlerinden gelen çok sayıda delille desteklenmektedir.

Ayet-i Kerimelerden Deliller

  1. “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun” (Nahl 16/43):
    • Şeyh İbn Acîbe’ye göre bu ilim sahipleri ârif-i billah (Allah’ı bilen) kimselerdir.
    • Kalbî işlerde bir karışıklık olduğunda, manevi zevk ve keşif ehli olan bu kişilere başvurulmalıdır. Onlar, Allah’ın nuruyla baktıkları için sadece kadere uygun olan hakkı söylerler.

      “Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan sonra da arşa hükmeden Rahmân’dır. Bunu bilene sor” (Furkân 25/59):

      • İmam Nesefî, bu ayette “bunu ârif bir adama sor” buyrulduğunu tefsir etmiştir.
  2. “Her kavim için bir yol gösteren vardır” (Ra‘d 13/7):
    • Şeyh Şebbîr Ahmed Osmanî bu ayeti, “peygamberlerin ve Allah’ın ihlaslı kullarının yoluna uy” şeklinde açıklamıştır.
    • Şeyh İbn Acîbe ise bu kişinin, işârî tefsirde (manevi boyutta) bir terbiye şeyhi olduğunu söylemiştir.
  3. “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, ona yaklaşmaya vesile arayın…” (Mâide 5/35):
    • Hafız İmâdüddin b. Kesîr’e göre vesile, maksada ulaştıran şeydir.
    • İsmail Hakkı Bursevî ise bu ayetin vesile aramayı emrettiğini ve bu vesilenin hakikat âlimleri ve tarikat şeyhleri olduğunu belirtmiştir.

Başa dön tuşu