Adab-ı S.Abdulhakim el Hüseyni-Minhacü's seniTasavvuf Sohbetleri

Mürid Adabı

Edebi olmayanın seyrüsülükü olmaz. Seyrüsülükü olmayan ise vuslata eremez. Edepli kimse kısa zamanda büyüklerin makamına ulaşır.

          • Mürid, şeyhi başlamadan nâfile namaza başlamaz; birlikte başlamalıdır.
          • Mürid, şeyhinin yanındayken oturuşunda edebe riayet etmelidir. Ayrıca şeyhinin yanında çok oturmamaya dikkat etmelidir. Aksi takdirde şeyhi gözünde sıradanlaşır ve kalbinden ona olan hürmet gider. Bu durumda şeyhin bereketinden mahrum kalır.
          • Mürid, huzurdan kalkarken sırtını şeyhe dönmeden ona yönelerek kalkar ve duvar gibi bir şeyin arkasına geçene kadar yüzünü dönmez.
          • Mürid, şeyhinin odasına girdiğinde şeyhi orada değilse, oradaymış gibi edepli bir şekilde oturmalıdır.
          • Şeyhi hayattayken de vefat ettikten sonra da kalbinde ailesinin, müridlerinin ve onu sevenlerin muhabbetini bulundurmalıdır. Mümkün mertebe şeyhinin sevinip razı olacağı işler yapmalıdır.
          • Mürid, şeyhinin yanından ayrılmak istediğinde müsaade almalıdır.
          • Huzurunda uyumamak, esnememeli, bir şeye dayanarak oturmamalı veya bağdaş kurmamalıdır. Fakat şeyhi emrederse bunları yapabilir.

           

          • Mürid, farklı yorumlara çekmeden şeyhinin emrettiği bir şeyi bir an evvel yerine getirmeye ve yasakladığı bir şeyden de hemen kaçınmaya çalışmalıdır. Zira emir ve nasihati ilk anlamından farklı yorumlamaya çalışmak ve ertelemek istifadeyi kesen en büyük etkenlerdendir.
          • Mürid, şeyhinin telkin ettiği zikirleri yapmalı ve izninin olmadığı tüm virdleri terk etmelidir. Çünkü şeyh feraseti ile müride hangi zikrin uygun olacağını bilir. Bu feraset, Allah Teâlâ’nın nurundandır.
          • Mürid, bâtınî ve zâhirî temizlikte, hallerinde ve dinî konularda şeyhinin ahlâkı üzere olmak için gayret etmelidir.
          • Mürid, şeyhinin kalbini kendisinden soğutacak bir şey yapmamalıdır. Zira şeyhin rızası Allah Teâlâ’nın rızasını gerektirir ve gazabı da Allah Teâlâ’nın gazabını gerektirir. Bu durum babanın durumuna benzer. Fakat şeyh babadan daha üstündür. Çünkü o sadece Allah Teâlâ’nın emrettiklerini emreder.
          • Mürid, şeyhinden keramet göstermesini istememelidir.
          • Zikrini değiştirmesini veya gördüğü bir rüyanın tabirini ya da başına gelen bir olay hakkında bir şey söylemesini talep etmemelidir. Aksine ihtiyacını söyler ve susar. Şeyhi ona cevap verirse onu dinler. Şeyhi cevap vermezse cevap vermek zorunda kalmasın diye yanından ayrılır ve bir beklenti içinde olmaz.
          • Mürid, şeyhinin bildiği bir ilmi başkasından öğrenmemelidir. Fakat şeyhi bilmiyorsa veya talim ile meşgul değilse birini tavsiye etmesi için kendisiyle istişare eder. Şeyhi birini tavsiye ederse hangi halde olursa olsun ondan öğrenmelidir. Şeyhi, “Dilediğin birinin yanında ilim öğren” derse mürid; tasavvuf ehli, mütevazi, halim, yumuşak kalpli, salih, ilmi ile amel eden bir âlim bulup ondan ilim öğrenir.

           

          • Şeyh, müridi yolculukta veya yolculuk dışında ilim ve zikir meclislerinde bulunması yerine tasavvuf ehlinin hizmeti için vazifelendirirse bundan sıkıntı duymamalıdır. Çünkü şeyh, müridini onun için hayırlı gördüğü hizmetlerde vazifelendirir. Mürid, şeyhinin bu görevlendirmesinden rahatsızlık duyarsa veya başka bir şeyle meşgul olmanın daha faziletli olduğunu düşünürse şeyhine verdiği ahdi bozmuş olur. Zira şeyh, Resulullah’ın (SAV) ümmeti adına vekilidir. Şöyle ki onları manevi makamlardan düşürecek şeylerden sakındırır ve onları ilerletip yüceltecek şeyleri de emreder. Bazen müridlerin istekleri, ucb (kendini beğenme), riya ve insanlar arasında şöhret ve övgüye sebep olabilir. Dolayısıyla hüsrana uğrayanlarla haşrolur.
          • Mürid, özellikle tasavvuf ehli olmayanların yanında şeyhinin emir ve yasaklarını iyi kavramalıdır, hatta işaretle bile anlamalıdır.
          • Şeyh müride gömlek, ayakkabı veya cübbe gibi bir şey hediye ettiğinde bu hediyeye hürmet göstermeli ve başkasına vermemelidir. Çünkü şeyhi verdiği bu hediyede dünya ve ahirette müride yetecek ve onu Allah Teâlâ’ya yaklaştıracak evliyaullahın bir sırrını saklamış olabilir. Hatta büyüklerin ahlâkından bir kısmını onun için bu hediyede bir araya getirmiş olabilir. Nitekim Resûlullah (SAV) Ebu Hureyre (RA) için bir elbisede birtakım güzellikler saklamış ve o elbiseye sarılmasını istemiştir. O da bundan sonra hiçbir şeyi unutmamıştır. Şeyhlerin yaptıkları faydasız değildir. Zira makamları boş işler yapmaktan yücedir.

          Yazının Devamı

          İlgili Makaleler
          Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu