Semerkand Dergisi
Çok Okunuyor

Çay kaşığıyla topladıklarımız, kazanla gitmesin

Sofi Gavs-ı Sani Hazretleri'ne (k.s.) "Ne kadar zikir çeksem de ilerleyemiyorum" diye dert yanar. Bu gaflet halinden nasıl çıkılacağını soran sofiye hazretin cevabı şöyle olur:

Çay kaşığıyla topladıklarımız, kazanla gitmesin

Rivayet odur ki; bir gün bir sofi Gavs-ı Sani Hazretleri’ne (k.s.)

Ne kadar zikir çeksem de ilerleyemiyorum” diye dert yanar. Bu gaflet halinden nasıl çıkılacağını soran sofiye hazretin cevabı şöyle olur:

“Bir insanın nazarı haram olursa ne kadar vird çekerse çeksin ona fayda vermez. Bir insan yirmidört saat dünya ve alışveriş ile meşgul olursa; insanlarla oturup kalkarsa ,o insanın kalbi ne kadar zikir çekerse çeksin fayda vermez.
Bir insanın ailevi huzuru yoksa,bu insanda ne kadar zikir çekerse çeksin kalbine fayda vermez.
Bir insan günah işlerse,bu insan ne kadar zikir çekerse çeksin faydası yoktur. İnsan bu dört şeyi yaparsa,ne kadar zikretse de fayda vermez. Onları terk ederse zikir fayda verir.”

Önemli misafirler çağırılacağı zaman dip köşe temizlik yapar, evimizin her yerinin tertemiz olmasına özen gösteririz. Öte yandan asıl evimizi ve misafirimizi ihmal ederiz.

İlgili Makaleler

Kalbimizden bahsediyorum.Acaba ondan daha önemli evimiz, Allah’tan daha kıymetli misafirimiz mi var?

Her yeri beyaza boyanmış, bembeyaz eşyalarla döşenmiş bir eve çamur akıtılsa, o ev ne olur? İnsan düşmanına bile böyle bir kötülüğü yapamaz. Oysa kalp evimize hiç acımıyoruz.

Haram bakışlarla,sözlerle, duyuşlarla, düşüncelerle çamuru o eve akıtmaktan çekinmiyoruz. Daha da fenası, çamurla doldurulmuş o eve sultanı davet ediyoruz. Sonra da kara kara düşünüyoruz:

” Acep sultan niye gelmiyor?” diye…

Gözün gördüğünü, gönül davet eder

Büyüklerimizin işaret ettiği üzere tüm işlerin temelinde kalb bulunur. Kalbi en fazla tehlikeye sürükleyen ise gözdür.

Bunun için Hz.Ali (r.a.) der ki;

” Gözlerine sahip olmayan kimsenin yanında, kalbin bir değeriyok demektir.” Kalp ehli için bakışlar tartışmasız bir öneme sahip.

Çünkü gözün gördüğünü, gönül davet eder ve onunla uğraşır. Göz ve kulak, kendilerine ulaşanı kalbe aktarır;gelen güzellikse güzelliği çirkinlikse, çirkinliği oraya taşır.

Gönül sarayımızı temiz tutabilmek için ,oraya giden kanalları harama tıkamak gerek; gözü,kulağı, hayalleri,dili günahtan korumalı ki,
o kanallardan akanlarla gönül kirlenmesin.

Gavs-ı Bilvanisi Hazretleri,

” Harama bakan gözü düşünün” diyor ” Manevi kiri önce kalbe gider. Diğer organlarla kazanılan günahların manevi kirleri de böyledir.”

Kalp tüm organların başı ve amiridir. Eğer o bozulursa, bütün organlar bozulur; o düzelirse, bütün organlar düzelir.Çünkü diğer organlar, kalbin dalları gibidir. Dallar, gövdeden aldıkları gıda ile beslenir,ona göre iyi veya kötü olur.

Efendimiz s.a.v. kalbin önemini şöyle ifade eder;

” İnsan vücudunda öyle bir parça verdır ki; o iyi olduğu zaman bütün bedenin işleri iyi ve güzel olur. O bozulduğu zaman, bütün vücut bozulur.Dikkat edin o parça kalbdir.” (Buhari,İman)

O et parçasının simgelediği gönül dünyamızı kötülüklere tıkayıp, ibadet ve zikirle besleyip güzelleştirerek onu sultana layık hale getirmeliyiz.

“Ümmetimin suretleri, gönülleriyle değişir.” Kalpler yüzlere vurur.

Orası aydınlıksa yüz de aydınlanır; karaysa yüz de kararır.

Efendimiz s.a.v.;

“Ümmetimin suretleri, gönülleriyle değişir” buyuruyor. İçimiz ahlakımız güzelleşmeli ki dışımız da güzel olsun.

Ahmet b. Hadraveyh der ki:

” Kalpler kaplar gibidir; hak ile dolduğu zaman hak nurları bütün etraf azalarını nurlandırır. Batıl ile dolduğu zaman da batılın zulmeti bütün azaları karartır.”

Şeyh b. Abdullah-ı Tüsteri ise

“İçinde Allah’ın sevmediği şeylerin bulunduğu bir kalbe, nurun girmesinin haram noktasında olduğu” nu söyler.

Allah yüzümüze değil kalbimize bakıyor

Kalp Allah’ın nazar ettiği özel bir mahaldir.Peygamberimiz s.a.v.

” Allah sizin yüzünüze, endamınıza bakmaz; sadece kalbinize bakar” sözleriyle bu gerçeğe işaret eder.

Amellerin en üstünü kalbin her türlü kötülükten arınmasıdır.Fakat birçok kişi görülebilecek yerlerini süslerken,Allah’ın nazargahı
olan kalbini ihmal eder.Oysa orası ilahi aşkın tadıldığı ve meyvelerinin alındığı yerdir. Bunun için devamlı temiz ve huzurlu olması gerekir.
Yoksa Allah aşkı tadılamaz.

Sufiler haram ve lüzumsuz görüntülerden kurtulmak ve gönlü aynı maksudda toplayabilmek için, Abdülhalık Gücdüvani Hazretleri’nin belirttiği

“Nazar ber kadem” düsturu gereği ayakucuna bakarak yürürler.”

Gözün ayağın üzerinde olması” manasını taşıyan bu şiara göre vuslat yolcusu, yürürken devamlı önüne bakmalı; hep kendi işi ile meşgul olmalıdır. Gözünü haramdan ve kalbini karıştıracak şeylerden korumalıdır. Kendisini ilgilendirmeyen şeylere takılmamalıdır.

Çünkü gözünü korumayanın gönlü karışık olur.

O kadar ki; sohbette bile gönül gördüğü ile ilgilenmesin, kalb duyduğu sohbetle hallenip gönlü toplayabilsin diye, gözlerin kapatılarak dinlenilmesi tavsiye edilmiştir büyüklerce..

Çay kaşığı ile topladığımız, kazanla gitmesin!

Öte yandan sokakta ” Nazar ber kadem” düsturunca korunan gözle, en kötü manzara ve hayalleri, güvenli mekanlarımız olan evlerimizin başköşelerine oturttuğumuz tv’ler sayesinde sokarız… Oysa izlenilenlere son derece titizlik gösterilmeli.

Cüneyd-i Bağdad-i buyuruyor ki:

” Kalbin safası; yaptığı zikrin safiyeti ve boş şeylerden kurtulması ölçüsünde olur.”

Abdurrahman-ı Taği ise

” Öyle hayaller vardır ki, zulmet yağdırır” demiştir.

O nedenle zulmet oluşturacak hayallerin hangi yoldan olursa olsun kalbe girişine mani olunmalı.

Gözün gördüğü öyle manzaralar vardır ki gelir zihne,ve gönle çöreklenir, uzun bir süre de oradan gitmez.Hatta ibadet esnasında dahi o manzaralar insanı takib eder.

Allah dostları nafile ibadetlerden ziyade, haramlardan korunmayı üstün tutar. Haramlardan uzak durmalı ki, uğraşarak elde ettiğimiz güzellik bozulmasın, bizimle kalsın.

Çay kaşığıyla topladıklarımız, kazanla gitmesin!.

Semerkand Aile – Rabia SULUK

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu