Doktor Ahmet Çağıl
Trend

Mürşid elinde tövbe

Şimdi biz kamil bir mürşidin elini tutmakla Peygamber Efendimiz'in elini tutmuş gibi oluyoruz.

Mürşid elinde tövbe

Tövbe bütün ibadetlerden önce gelir buyuruyor büyüklerimiz; nitekim Kur’an-ı Kerîm’de,

“(O müminler) Tövbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rüku edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele (Tevbe 9/112)” buyrulmaktadır.

Bu ayette önce “tövbe edenler” zikredilmiş, ardından “ibadet edenler” denilmiştir. Onun için tövbe, ibadetten de önce gelir. Tövbe olmayınca ibadet olmuyor.
Öyleyse biz de tövbeyi öne almalı sonra da tövbenin şartlarını yerine getirmeliyiz. Biz tövbemizi bir mürşid-i kamilin elinden tutarak yapıyoruz; biz bu usulü, sadatlarda gördük ve öğrendik. Mürşid-i kamilin elini tutarken niyetimiz “sanki biz Resulullah’ın elini tutuyormuşuz gibi” olmalıdır. Çünkü hakikatte kamil mürşidin eli, Resul-i Ekrem Efendimiz’in eli gibidir. Zira kamil mürşid, peygamber varisidir.
Onun irşaddaki halifesidir. Mürşid-i kamiller, Peygamber Efendimiz’den (SAV) işaret almadan hiç kimseye irşad etme izni ve görevi vermezler. Resulullah Efendimiz’den ne zaman izin çıkarsa o zaman halifelik (irşad etme yetkisi) verilir. Hiçbir kamil mürşid bu işi kendiliğinden yapmıyor. Allah Teala Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurur:

“Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir” (Feth 48/10).

İlgili Makaleler

Şimdi biz kamil bir mürşidin elini tutmakla Peygamber Efendimiz’in (SAV) elini tutmuş gibi oluyoruz. Bu sebeple bu işin kıymetini iyi bilmek lazım.

Büyüklerimiz tövbe ile ibadeti şöyle açıklamışlardır:

“Bütün ibadetler sedefe benzer. Tövbe de onun içerisindeki inci gibidir. İçinden inci çıkmayan istiridye, değersizdir, atılır.” İşte onun için büyüklerimiz,

“Bir kimsenin ambarlar dolusu istiridyesi olsa, içinden inci çıkmadığında o istiridyeler nasıl değersiz olursa tövbesiz ibadet de aynen böyle değersiz olur” buyurdular.

Kulluğun başı, Tövbe

Kardeşler!
Bir kimsenin 100 yıl ömrü olsa, bu ömrünü de ibadetle geçirse, tövbe etmedikçe ibadetleri kabul olmaz. Yaptığı ibadetlerin Allah katında bir sineğin kanadı kadar bile değeri yoktur.

Tövbe etmeyen kişi cennete giremez.
Tövbe bize adem babamızdan kalan bir emanettir.
Tövbesiz kişi Veli olamaz.
Tövbesiz kişi günahlardan kurtulamaz.

Mürşid elinde tövbe

Rabbü’l-alemîn Kur’an-ı Kerîm’de,
“Ama insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de, ‘Kıyamet günü ne zamanmış!’ der” (Kıyame 75/5) buyuruyor.

Abdullah b. Abbas hazretleri (R.A) bu ayeti tefsir ederken,
“İnsan günahını öne alır, tövbesini ise geri bırakır. Sonra gün gelir o tembelliği ve gevşekliği yüzünden yaramaz bir fiil işlerken tövbesiz olarak ölür gider” demiştir.

Peki, tövbe etmeye gerek görmeden çokça hayır amel işleyen insanların durumu nasıl olur? Tövbe etmeye lüzum görmeyen bir kimse nasıl salih iş yapabilir? Her ne kadar dıştan bakıldığında salih, kamil bir kimse gibi gözüküyor olsa da hakikat hiç de öyle değildir. Zira, “Dünyayı sevmek manevi küfürdür” diyor sadat-ı kiram efendilerimiz..
İnsan yirmi dört saatte 24.000 nefes alır. İnsanın kalbinde dünya sevgisi olursa, her nefes alışında bir günah yazılmış olur insana. Bu durumdaki bir insan da 24.000 günah işlemiş sayılır.
Hal böyle iken nasıl tövbe edilmez?

Rabbimiz tövbeye çağırıyor

Peygamber Efendimiz (SAV) bir gün ashabına şöyle buyurur:

“İsrailoğulları içinde Kifil adında biri varmış. Hiç günah işlemekten çekinmezmiş. Bir defasında yanına bir kadın gelmiş. Kadına, kendisiyle birlikte olması karşılığında 60 dinar (altın) para vermiş. Adam, bir erkeğin karısına yaklaştığı gibi kadının yanına varmış. Bu esnada kadın titremeye ve ağlamaya başlamış.
Kifil, kadına,
-“Neden ağlıyorsun? Benden tiksindin mi,” deyince, kadın,
-“Hayır. Ancak bu haram işi, ben şimdiye kadar hiç yapmış değilim; ancak fakirlik yüzünden bu işe itildim onun için ağlıyorum” demiş. Bunun üzerine Kifil:
-“Şimdi sen, haram işlediğin, Allah’tan korktuğun için mi ağlıyorsun? Mademki sen bu işi hiç yapmadın ve harama girmekten korktun, o halde sana verdiğim para yine senin olsun. Vallahi sen çok değerli bir hanımsın. Ben de artık bundan sonra Allah’a hiç isyan etmeyeceğim.” demiş ve Kifil o gece vefat etmiş. Sabahleyin, evinin kapısı üzerinde şöyle yazıyormuş:

“Allah Teala, Kifil’in günahlarını affetti.” (Bir rivayete göre de):
Halk bu duruma çok şaşırmış. Devrin peygamberine Kifil’in durumu vahiyle bildirilinceye kadar hiç kimse gerçeği anlayamamış.(1)

Evet, kardeşler!
Rabbimiz bizi tövbeye davet etmiştir:
“Hep birlikte Allah’a tövbe edin ey müminler, umulur ki felah bulursunuz” (Nur 24/31).
Demek ki tövbe, insanda meydana gelecek bir hali anlatıyor. Tövbeden sonra bu güzel hali kazanan kimseden tövbe güzelliğinin hiç gitmemesi gerekir. Bunun için de “tövbekar arkadaşlar” ile beraber olmak lazımdır. Günaha her daim giren ve günahıyla memnun bir hayat yaşayan kişilerden uzak kalmak gerekir. Aksi halde insanın tövbesi devamlı olmaz.
Bu hususta hassas olmayan arkadaşlar, tövbe etmiş bir kimsenin tövbesini bozdururlar eski haline döndürürler. Çünkü herkes düşüp kalktığı, görüşüp kaynaştığı kimselerin huylarını kapar ve kıyamet gününde onunla beraber diriltilir. İşte bunun için büyüklerimiz,

“İnsan tabiatı, sahibinin haberi dahi olmadan arkadaşlık ettiği kişinin huyunu alır” buyururlar.

(1) Tirmizî, Kıyamet, 49 (nr. 2498); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, nr. 4733.

Doktor Ahmet Çağıl

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu