Tövbe Menkıbeleri

Şakik-i Belhi Hazretleri

Seni ve her şeyi yoktan var eden, âlim ve kudretli bir yaratanın var.

Şakîk-i Belhî hazretleri

Zühd ve takvanın esası, sûfîler zümresinin azizi, zamanın biriciği ve asrının şeyhi idi. Zühd ve ibadette sapasağlam bir temele dayanıyordu. Hayatı boyunca tevekkül esasına göre hareket etmişti. Değişik ilimlerde kemal sahibi idi. Hâtim-i Esam’ın üstadı olup İbrahim b. Edhem’in yolundan gidiyordu.

Birçok şeyhin sohbetinde bulunmuştu. Diyor ki:

-“Bin yedi yüz üstada talebelik yaptım, birkaç yük kitaba sahip oldum. Anladım ki, Allah’ın yolu şu dört şeydir: İlki rızık konusunda emin olmak, ikincisi amelde ihlâslı olmak, üçüncüsü şeytana düşman olmak, dördüncüsü ölüme hazırlık yapmak.”

İlgili Makaleler

Tövbe etmesine Türkistan’daki bir putperest sebep oldu.

Ticaret için Türkistan’a gitmişti. Merak edip bir puthaneye girdi. Puta, isteklerini yana yakıla anlatan bir putpereste,

– Seni ve her şeyi yoktan var eden, âlim ve kudretli bir yaratanın var. Sana hiçbir fayda ve zararı olmayan puta  tapacağına Allah Teâlâ’ya ibadet et, dedi. Putperest,

– Eğer söylediğin doğru ise, O, sana senin memleketinde rızık vermeye kadirdir. Madem öyle, niçin ta buralara kadar geldin, dedi.

Şakîk-ı Belhî hazretleri, bu söz üzerine derin düşüncelere daldı ve Belh şehrinin yolunu tuttu. Yolda gelirken bir Mecûsî ile yolculuk yaptı. Mecûsî, Şakîk-ı Belhî’nin tüccar olduğunu öğrenince,

– Eğer kısmetin olmayan bir rızık peşindeysen, kıyamete kadar gitsen onu ele geçiremezsin. Şayet kısmetin olan bir rızık peşindeysen onun arkasında koşmana lüzum yoktur. Çünkü sana ayrılan rızkın seni bulur, dedi.

Bu söze Şakîk-ı Belhî hayran kaldı. Dünyaya karşı meyli azaldı. Artık ahiret için çalışacağına kendi kendine söz  verdi. Belh şehrine geldi. Belh’te müthiş bir kıtlık vardı. İnsanlar yiyecek bir şey bulamıyorlardı. Bu yüzden kimsenin yüzü gülmüyordu. Şakîk-ı Belhî, çarşıda gördüğü neşeli bir köleye,

– “Ey köle, herkes üzüntü içindeyken, senin neşene sebep nedir”, deyince köle,

– Niçin üzüleyim. Benim efendim zengin bir kimsedir. Beni aç, çıplak bırakmaz, dedi. Şakîk-ı Belhî bu söze şaştı, eli ayağı buz kesildi ve,

– Aman yâ Rabbi! Az bir dünyalığı olan şu zenginin kölesi böyle neşeli. Halbuki sen bütün canlıların rızıklarına kefil oldun. Biz niçin gam ve keder içinde olalım, dedi ve hemen dünya işlerinden elini çekti.

Samimi bir tövbe ile Allah’a yöneldi. Hakk’ın yoluna baş koydu. Allah Teâlâ’ya olan tevekkülü son derece
fazlalaştı. İbrahim b. Ethem hazretlerinin sohbetlerine başladı. Ondan feyiz alarak olgunlaştı. Daima bu hali hatırlar ve;

– Ben bir kölenin çömeziyim, der dururdu.

Biri Şakîk-ı Belhî hazretlerine,
– Halk seni kınıyor ve halkın el emeğiyle geçindiğini söylüyor, gel sana malımdan nafaka bağlayayım, dedi. Şakîk  hazretleri,

– Kabul, eğer sende şu beş kusur yoksa öyle yapayım, dedi ve saydı:

“Bir, bana verdiğin nafaka yüzünden hazinede bir eksilme olabilir. İki, malını hırsızlar soyabilir. Üç, yaptığına pişman olabilirsin. Dört, bende bir kusur görecek olsan nafakayı kesebilirsin. Beş, olur ki ecelin gelir ve ben nafakasız kalırım.

Söyle bakalım, şayet sende bu kusurlar yoksa teklifine ‘evet’ diyeyim.

Halbuki benim, bütün bu ayıplardan mukaddes ve münezzeh bir Mevlâm var!”

N A S İ H A T L E R  X’ DE

Başa dön tuşu