Semerkand Dergisi

Namazdan gaflet namazda gaflet

Hz. Mevlana kuddise sırruh ifadesiyle "baş yerde kuyruk havada" şeklinde kılmak,

Namazdan gaflet namazda gaflet

“Namazdaki gaflet” hususunda müfessirler tarafından yapılan izahları şu şekilde sıralamak mümkündür:

Öncelikle namazdan gaflet, münafıkların ve fasıkların fiilidir. Namazdan gaflet, sorumluluğun bilincinde ve hakkını vererek kılmamaktır.

Her iki grubun namazdan gafletleri şu şekillerde olur:

İlgili Makaleler

-Kılınıp kılınmadığına aldırmamak,

-Vaktine dikkat etmemek,

-Terk etmekten üzüntü duymamak,

-Allah için halis niyet ile kılmayıp, dünyaya ait birtakım maksatlar için kılmak,

-Başkalarının yanında kılıp kendi başına kalınca terk etmek,

-Cenab-ı Hakk’ın huzurunda hayatın her alanına tesir edecek bir kulluk bilinciyle değil, Hz. Mevlana kuddise sırruh ifadesiyle “baş yerde kuyruk havada” şeklinde kılmak,

-Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin, Ashab-ı Güzin ve Selef-i Salihin’in öğrettiği şekilde kılmamak,

-Tadil-i erkana uymadan ve huşu olmaksızın lakayt şekilde, mesela elbiseyle ya da vücut azalarıyla oynayarak kılmak,

-Mazeretsiz esneyip durmak, sağa sola dönmek gibi namazda hoş karşılanmayan şeylerden kaçınmamak,

-Kuşun yem toplaması gibi alelacele kılmak.

Allah Teala bu hallerden bizleri muhafaza buyursun.

İnsan, edeplerine riayet etmeden yaptığı ibadetlerin, kıldığı namazların bir gün önüne konulacağından, bu tavırlarından dolayı da mahşer gününde mahcup olacağından korkmalı, endişe duymalıdır. Unutmamalıdır ki namaz ebedi saadetin anahtarıdır. Ölümle uyanıp hakiki yurdumuza döneceğimiz gerçeğini aklımızdan hiçbir şekilde çıkarmamalıyız. Yok olup gidecek bir rüya için gerçek ve ebedi saadeti kaybetmeye razı olmamalıyız.

Dikkat edilmelidir ki ayet-i celilede “namazlarında gaflet” değil, “namazlarından gaflet” ifadesi kullanılmıştır. Bu iki ifade arasında çok büyük fark vardır. “Namazlarından yanılma ya da gaflet” bazılarının namazı terk edecek kadar ciddiye almamaları anlamına gelir ki bu, münafıkların ya da fasıkların fiilidir.

“Namazlarında yanılma ya da gaflet” ise şeytanın vesvesesiyle yahut içten konuşma sebebiyle namaz sırasında arız olan yanılgı anlamına gelir ki, bu da herhangi bir müslümanın neredeyse hiç uzak kalamayacağı bir husustur. Bundan dolayı Ata b. Dinar rahmetullahi aleyhin şöyle dediği aktarılır:

“Hamd olsun Allah’a, ‘namazda gaflet’ ile azarlamamış, ‘namazlarında yanılanlar’ buyurmamış da, ‘namazlarından gaflete düşenler’ buyurmuştur. Eğer namazın içinde gaflete düşenler, yanılanlar denseydi işimiz çok zor olurdu!”

Günahın doruk noktası

Sure-i celilenin ikinci ve üçüncü ayet-i kerimelerinde bildirilen “Gördün mü o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.” ifadeleri, kulun Allah Teala’run mahlukatına karşı şefkatli olma konusunda bir kusuru dile getirir.

“Namazından gaflet etmesi” ise Cenab-ı Hakk’ın emrine saygı konusunda bir kusurudur. Kişiden bu iki konuda böyle kusurlar meydana gelince günahkarlığı doruk noktaya varmış olur.

Bu iki şekilde kusur işlemek sure-i celilede kıyameti yalanlamanın alameti olarak bildirildiğinden, böyle yapanlar hakkında Hak Teala “Veyl

Vay haline, ona yazıklar olsun” buyurmuştur.

Sure-i celilenin başında değil de bu kısmında “veyl” buyurulmasının sebebi ise, Hak Teala ile olan muameledeki kusurun, halkla muameledeki kusurdan daha ağır olduğuna, daha şiddetli bir azabı gerektirdiğine işaret içindir.

Yetime ve zayıflara merhametsizliğin kıyameti yalanlamanın alameti olduğu; çirkin görülüp yerilmeyi gerektirdiği önceki ayet-i celilelerde bildirilmişti. Sure-i celilenin girişte mealini verdiğimiz 4-7. ayetlerinde ise Allah Teala’nın kahrı, gazabı ve büyük azabı namaz kılan münafıklar içindir. Onlar hesap gününü yalanladıklarından namaz hususunda da yanılgı üzeredirler. Kendi anlayışlarına göre namazla meşguliyeti boş ve gereksiz görürler.

Bununla beraber, müslüman gibi görünmek için namaz kıldıklarında o namazın her rüknünde de gaflet üzere bulunurlar. Huşu hali ile alakaları yoktur. Yalnız kaldıklarında veya kendi yarenleriyle olduklarında namaz kılmazlar ama asla bu duruma üzülmezler. Böyleleri namazı nifaklarını saklamak için alet ettiklerinden, kıldıkları namazın faydasını görmedikleri gibi ayrıca azaba da düçar olurlar.

Tefsir-i Kebir’de şöyle bir anlatım vardır:

Rivayet edildiğine göre herkes cehennemde suçuna göre bağırıp çağırarak ağlayacak. Mesela birisi,
Şan ve şeref peşinde koştuğum için bana yazıklar olsun!” bir diğeri,
Namazımdaki günahımdan dolayı yazıklar olsun bana!” diyecek.

İşte bu yüzden böyle ayetleri dinlerken kişinin, “Eğer Allah Teala beni bağışlamazsa yazık bana, vay halime!” demesi müstehab olmuştur.

Allah Teala cümle ümmet-i Muhammed’i namazını gafletsiz kılanlardan eylesin.

Semerkand Dergisi
Namazda Gaflet
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?

Antika ve Porselen Tamiri | Antika Hastanesi

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu