Kitap Tanıtımları

Hazreti Ebu Bekir Sıddık (R.A)

"Ebu Bekir'in malı kadar hiç bir malın bize faydası dokunmamıştır"

(Bu yazıda müzik-ses uygulaması vardır. Dinlemek isterseniz yukarıda resmin altında bulunan oynatma tuşuna basınız)

Hazreti Ebu Bekir Sıddık (R.A)

Kur’an’da Övülen İnsan

Hazreti Ebu Bekir Sıddık Efendimiz’i (R.A) nasıl öveyim, nasıl anlatayım? Ben kulların en alt derecede olanıyım.
Onu, yüceler yücesi alemlerin yaratıcısı bizzat Allah Teala övmüştür. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de onu, “ikinin ikincisi, son Peygamber’in arkadaşı, takva yolunda en ileri olan kişi” diye tarif etmiş ve övmüştür.

-“Eğer siz O’na yardım etmezseniz, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) olduğu halde Resulullah (s.a.v) ve Hz. Ebu Bekir (R.A) kafirler onu Mekke’den çıkardıkları zaman Allah ona yardım etmişti. Hani onlar mağarada idiler. O zaman arkadaşına, ‘Üzülme Allah bizimle beraberdir‘ diyordu.”
-“Takva yolunda en ileri olan cehennemden korunacaktır O malını, verip temlze çıktı. Ona göre sırf verdiğinden dolay, mükafata layık kimse yoktur. Bu sebeple o, verdiğini yüce rabbinin hoşnutluğunu kazanmak için verir.”

İlgili Makaleler

Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a)…
Asıl ismi Abdullah.. Tertemiz soyu, Peygamberimiz’in (s.a.v) altıncı batındaki dedesi Mürre b. Ka’b ile birleşir. Fil yılından iki yıl bir ay sonra dünyaya geldi.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) onun hakkında şöyle buyurdu:

-“Ebu Bekir’in malı kadar hiç bir malın bize faydası dokunmamıştır”
-“Ümmetimden cennete girecek ilk insan hiç şüphe yok ki Ebu Bekir’dir”
-“Ebu Bekir’in arkadaşlığı kadar bana güven veren bir arkadaşlık ve onun malı kadar bana güvenli olan bir mal olmamıştır.Eğer rabbimin dışında kendime bir dost bulmak isteseydim, bu dost, Ebu Bekir olurdu. Ne var ki din kardeşliği de yeterli bir dostluktur”

Özellikleri Yüce Bir Dost

Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a), erkekler arasında ilk müslüman olan kişi, müslümanlar arasında ilk defa, malının tamamını Allah yolunda harcayan insan, Allah Resulu’ne gelen maddi zararı, müslümanlar arasında ilk defa karşılayan kişidir.

Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a), İslam tarihinde ilk halifedir, Kur’an-ı Kerim‘i yazıldığı sayfalardan ve ezberleyen hafızlardan dinleyerek ilk defa kitap hatine getiren, Islam’da ilk kez hazineyi (beytülmal) kuran,Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) sonra Islam dininin en önemli ikinci ismidir.
Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a), cennetlik müslümanlann adı sayılırken, onun adı Peygamber Efendimiz’den hemen sonra gelen, Peygamber Efendimiz’le (s.a.v) Medine’ye göç eden en önemli ikinci müslümandır. Bu yüzden de kendisine Kur’an-ı Kerim’de “İkinin ikincisi” denilmiştir.

Evliyanın imamı

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Medine’ye hicret ederken Hazreti Ebu Bekir Efendimiz de (r.a) yanındaydı. O gün en zorlu bir dönemdi. O, geride kalan ümmeti düşünerek yaşananlara şahit oluyordu. Belki de bu yüzden tedirginlik yaşıyor ve yolculuk süresince her an, “İşte şimdi Kureyş müşrikleri bizi yakalayacak” diye endişeleniyordu. Ama bir beşer olması münasebetiyle.. Ancak yüce Allah, Hazreti Ebu Bekir Efendimiz’e, böylesi bir zamanda ne yapması gerektiğini Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) lisanından, vahiy olarak gelen şu ilahi sözlerle kurtarmıştır:

-“Üzülme, Allah bizimle beraberdir.

İşte bundan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) meydana gelen korkunun, ancak Allah Teala ile beraber olunduğu bilincine varılmasıyla giderileceğini ona öğretti. Hiç şüphesiz bu şeref, pek yüce bir ahlaki özellikti. Onun yolunda yürüyen pek çok veli, insanın her an yüce Allah ile birlikte olmasına büyük önem verecekti. Zamanla bu özellik, velilerin ıstılahında “murakabe” adını alacaktı.

Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a), her an yüce Allah ile manevi beraberliğine devam etmiş olmalı ki, gece namazlarına ısrarla devam ediyordu. Çünkü gecenin sessizliğinde bu hal, ona büyük bir haz verirdi. İşte Sadat-ı Kiram Efendilerimiz de onun bu güzel özelliğini kendilerine örnek almışlar ve Allah Teala’yı gizlice zikretmişlerdir. Çünkü onların, müridlerine öğrettiği zikrin gayesi, insanı her an Allah ile beraber olmaya götürmektir. Onun için gizli zikri (zikr-i hafi) telkin etmektedirler.

Tefekkür Sahibi

Hz. Ebu Bekir Efendimiz (r.a) takvasının olgunluğu ve Allah sevgisinin çokluğundan dolayı yüce Allah’a çok yalvanrdı. O, tefekkürü bol ve ağlaması çok olan büyük bir sahabiydi. Sevgili Peygamberimiz’in hanımı olan kızı Aişe validemiz (r.a), onun hakkında şöyle diyor:

-“Ebu Bekir (r.a) yüreği yufka bir kişiydi. Ne zaman Kur’an-ı Kerim’den ayetler okusa, göz yaşlarını tutamazdı.”

Bir defasında kendisine içinde bal bulunan bir su kasesi sunuldu. Verilen bal şerbetine baktı; ağladı, ağladı.. Etrafındakileri de ağlattı. Bir ara sustu. Yanındakiler de sustu. Bir müddet sonra Hz. Ebu Bekir Efendimiz (r.a) yine ağlamaya başladı. Bir türlü göz yaşlanna hakim olamıyordu. O ağlayınca yanındakiler de ağlıyordu. İnsanlara manevi coşku (vecd) hali gelmişti. Hz. Ebu Bekir Efendimiz (r.a) kendinden geçti ve bayıldı. Bir süre sonra kendine gelince, yüzünü örtüsüne sildi. Etrafındakiler şöyle dedi:

-“Seni bu kadar heyecanlandıran neydi? Hepimiz senin öldüğünü düşündük!…” Onlara şöyle dedi:

-“Bir gün ben, Allah Resulü Muhammed Mustafa Efendimiz’le (s.a.v) birlikteydim. Efendimiz (s.a.v) bir şeyi eliyle kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor ve, ‘Benden uzak dur!.. Benden uzak dur! diyordu. Ama onun ne olduğunu göremiyordum. Yaninda ise hiç kimse yoktu. Daha sonra bu durumu kendisine sordum, bana şöyle buyurdu: ‘Dünya ve içindekiler bir şekle bürünüp bana göründü. Onu azarlayıp kendimden uzaklaştırdım. Ama o bana şöyle dedi: Sen benden kurtuldun, fakat senden sonra gelecek olan ümmetin bu dünyalık zevklerden kurtulamayacak. İşte ben, o bal şerbetin! görünce, dünyalık bir zevke tamah ettiğimi düşündüm. Korktum ve ağladım.”

Hz. Ebu Bekir Efendimiz (r.a) dünya ve ahiret işlerinde ciddi idi. Sınırı asla aşmazdı. Sahabe-i kiram arasında en isabetli görüşleri söylerdi. En güzel rüya yorumunu o yapardı. Ashab arasında sözleri, fiilleri ve değerlendirmesi en mükemmel olandı. İnsanlar arasinda Allah’ı en iyi bilen ve Allah’tan en çok korkandı.

Yediklerinin ve içtiklerinin helal olup olmamasına çok dikkat ederdi. Eğer şüpheli bir lokma ağzına götürmüş olsa, haram olduğunu anladığı esnada onu derhal çıkarırdı.
Bir gün Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) hizmetçisi, kendisine yemek getirmişti. Yemeğe başlayınca, hizmetçisi,

-“Efendim, daha önce sofraya her getirdiğim yemeği nereden, nasıl hazırladığım) soruyordunuz. Bugün hiç sormadınız” dedi. Hz. Ebu Bekir (r.a.)
-“Açlık onu sormamı bana unutturdu” dedi. Ardindan hizmetçisine,
-“Peki bunları nereden getirdin?” diye sordu. Hizmetçisi,
-“Efendim, ben müslüman olmadan önce sihir yapardim. Biri bana sihir yapmam karşılığında yemek vaad etmişti. Onlar, şimdi düğün yapıyorlar, bana da yemek ikram ettiler” dedi. Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a), “Bu, sihir karşılığında verilen bir yemek mi?” diye sordu ve istifra etti. Yanındakiler,
-“Ey Ebu Bekir! Bu haram değil, hırsızlık hiç değil. Bir lokma için niçin kendine bu kadar ıstırap ediyorsun?” dediler. Hz. Ebu Bekir (r.a) şöyle dedi:
-“Eğer canım çıkma pahasına da olsa bu lokmayı çıkartırım. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v), ‘Haram yiyen her ceset, cehenneme daha layıktır ve yakındır’ buyurmuştur.”

Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a) başkaları tarafindan övüldüğünü gördüğü zaman şöyle derdi:

-“Ey Allahım! Nefsimi sen onlardan daha iyi bilirsin. Beni, onların düşündüğünden daha iyi duruma getir. Onların bilmediği hatalarımı bağışla. Onların, hakkımda söyledikleri övgülerden dolayı beni sorguya çekme.”

Güzel Sözlerinden Seçilenler

-“Allah rızası gözetilmeyen işlerden, Allah yolunda harcanmayan maldan, cahilliğinden ötürü yumuşak huylu olamayan kişilerden ve Allah için yapacağı bir işte insanların kınamasından çekinen kimselerden hayır gelmez.”
-“Bir kimse Allah için nefsine kızarsa, yüce Allah o kişiyi nefsin hilelerinden korur.”
-“Övünmekten sakının. Topraktan gelip yine toprağa gidecek olanın, sonra böceklere yem olacak olanın övünmek neyıne.”
-“Sonu cehennem olan bir iyilik, hayır sayılmaz. Sonu cennet olan kötülük de kötülük kabul edilmez.”

Vefatı

Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a) bir gün hastalanınca ziyaretine gelenlerle arasında şu konuşma geçti. Gelenler;

-“Sana doktor çağıralım mı?” diye sordu.
-“Doktor beni gördü” dedi.
-“Öyleyse sana ne tavsiye etti?” dediler.
-“Rabbin dilediğini hakkıyla yapandır” dedi.

Daha sonra yanına Hz. Ömer‘i (r.a) çağırdı. Yaptığı sohbetle onu ağlattı. Ardından şöyle buyurdu:

-“Eğer tavsiyelerimi tutarsan, senin için ölümden daha sevimli gelen bir şey olmaz. Nasıl olsa o, sana gelecektir, şayet dediklerimi tutmazsan senin için ölümden daha sevimsiz hiç bir şey olamaz. Ama sen, o sevimsiz gördüğünü yok edemezsin.”
Hz. Ebu Bekir Efendimiz (r.a) daha sonra herkese şöyle dedi:

-“Darlıkta ve yoklukta daima Allah’ı hatırlamanızı, Ondan gereği gibi korkmanızı, layık olduğu şekilde O’nu yüceltmenizi ve bol bol ondan günahlanızın affı için yalvarmanızı tavsiye ederim. Hiç şüpheniz olmasin, Allah’ın bağışlaması boldur. Allah’ın selamı üzerinize olsun.”‘

Hazreti Ebu Bekir Efendimiz (r.a).
21 Cemaziyelahir 13 (22 Ağustos 634) tarihiydi. Akşam ile yatsı vakti arasıydı. Salı gecesi vefat etti. Vefat ettiğinde ise altmış üç yaşındaydı.
Bu yoldaki manevî bağ, Hz. Ebu Bekir-i Sıddîk Efendimiz’den Selman-ı Farisî (r.a) hazretlerine geçti.
Allah Teala bizleri kendisinden ayırmasın.
Allah Teala makamını yüceltsin.

Bu yazı, Semerkand Yayınlarından çıkan “Altın Silsile-(Mülâsatü’l Mevâhib)” isimli kitabından tanıtım amaçlı bir alıntıdır. Kitabın kendisine ulaşıp satın almak isterseniz buraya tıklayın.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu